Mefküreci Ahlakı

● Mefkûreci ahlâkında, hiçbir hasis nefs kaygısına yer yoktur! 

● “Viran olası hanede evlâd-ü iyal var!” mazereti, Şarkın tefessüh devirlerinde, kör ve kaba nefslerinin kendilerini korumak için başvurduğu aşağılık bir hileden ibarettir. Aynı tefessüh devirleri değil midir ki, hile mefhumiyle arasında en küçük bir münasebet yaşayamaz olan mukaddes şeriat hakkında da “Hile-i Şeriye” tâbirini uydurmuştur? 

● Mefkûre ahlâkında, ya cemiyetle beraber ferdî hanenin de kurtulması, yahut içindeki evlât ve iyalle beraber viran olması vardır! 

● Tam 400 yıldan beri bu ahlâka uzak yaşıyoruz! Sade uzak değil, taban tabana zıt… 

● Viran olası hane değil, kahrolası nefs kaygısı her ferdin kendi kendisini muhafazaya mahkûm bulunması gibi mel’un bir şuuru besleye besleye, bizde içtimaî bütünlük hassasiyetinin köküne kibrit suyu dökmüştür. Öyle ki, on kişinin toplu bulunduğu bir cemiyette birisi karşılarına çıksa da “içinizde bir namussuz var!” diye haykırsa, kimsenin bunu üzerine alınmasına imkân kalmamıştır. Bizdeki mecburî hassasiyet ve aksülâmel, ancak şahsen ismimiz tayin edildiği zamandır. Halbuki on kişilik bir topluluk arasında isim tayin etmeden bir namussuzun bulunduğunu söylemek, isim tayin edilinceye kadar on kişiye birden namussuz demek değil midir? Fakat, söyledik ya, isim tayin edilinceye kadar kimse, içtimaî tecavüzleri, ferdî tecavüz ayarında görmez. 

● Dörtyüz senelik günah devrimiz yüzünden, maddî ve mânevî izmihlâl çığrımız olan son yüz senedir başımıza ne geldiyse, işte, bu içtimaî bütünlük hassasiyetini kaybedişimizden; mefkûreci ahlâkına topyekûn veda etmiş ve “viran olası hanede evlâd-ü iyal var” derdine düşmüş olmamızdan geldi. 

● Meselâ komünizma gibi, haklı olarak iğrendiğimiz bâtıl akîdeler manzumelerinin bazı kahramanlarında bile mefkûreci ahlâkı, hiçbir gâye ve esasa bağlı olmaksızın, tamam ve mükemmeldir. Bu bâtıl akîdeler manzumesinin ilk aksiyoncuları, bütün ömürlerince soğan ekmek yemiş ve koskoca bir imparatorluğu ele aldıktan sonra bile evlerini geçindirebilmek için karılarına işçilik ettirmişlerdir. Kaldı ki, her vesileyle, nefslerini bağlı oldukları mefkûre uğrunda feda edici içtimaî fert hamlesini göstermekten hiçbir ân yüz çevirmemişlerdir. Son zamanlarda gösterdikleri bazı celâdetleri de ibret mevzuu diye ele almak ve bu ahlâk aslında kimindir diye düşünmek lâzımdır. 

● Komünizmanın arayıp bulamadığı ve yolunu büsbütün Cehenneme çevirdiği Cennet, bütün aslı, esası ve hakikatiyle İslâmlıkta olduğu gibi, hiçbir itikat manzumesinin aşılayamayacağı mefkûreci ahlâkının heyecan ve fedakârlık dolu ana kaynağı da İslâmlıktadır. 

● Kâinatın Mefharine bağlı olanlar arasında büyükler büyüğü Hazret-i Ömer’e “eğrilecek olursan seni kılıcımızla düzeltiriz!” cevabını verenlerin mefkûreci ahlâkı karşısında ürperelim! Bu ahlâkı nasıl unuttuk, nasıl kaybettik; ve aman Allah’ım, nasıl da tersine çevirdik? 

● Bizde bu hâl oldukça, suçu, tarihimizde başımıza musallat olmuş şahıslarda aramak yerine, onları tasallutlarında lüzumundan fazla lûtufkâr ve müsamahakâr bulsak daha iyi etmez miyiz? Gerçek sorumlu biziz! 

● Allah, bütün haneleri, içindeki bütün evlât ve iyaliyle beraber gerçekten viran eden “viran olası hanede evlâd-ü iyal var!” korkusunun belâsını versin!

Necip Fazıl Kısakürek – İdeolocya Örgüsü’nden

Leave a Reply

Your email address will not be published. Required fields are marked *

You May Also Like